Kağıtla küçük şeyler
Little Things with Paper
Saturday, September 16, 2023
Son projem: Minyatür oda
Sunday, August 27, 2023
Ve yeni hediye kutuları..
Yıllar önce yaptığım pastel quilling setindeki bazı motifleri tekrar yapabilir miyim diye parmaklarımı şöyle bir yokladım. İlk seferkiler kadar zarif olmadılarsa da yapabiliyormuşum. Böylece bu iki kutu da yeniden yeşertmeye çalıştığım Etsy Kağıtlık'ın vitrininde yerlerini aldılar.
Wednesday, August 23, 2023
New Gift Boxes up on Etsy
Now that I'm done with the longest Ph.D. ever in the history of grad schools, I'm slowly adding new box sets to my Etsy shop. This foursome is the latest addition, and may I say I love them. This navy blue is one of my favorite colors and it matches so well with the ice blue, almost white quilling ornament on top.
Monday, July 10, 2023
Geri döndüm...
Merhaba...
Bunca yıl sonra da geri dönülür mü - değil mi?
Dönülür elbet ama umarım burada olan bu değildir- "geri dönmek" yani. Hiç istemem zira 2016'ya geri dönmek. Bazen dün gibi geliyor bundan beş, yedi, on sene önceki bir an; bazense kendimi ezelden beri yaşıyor gibi hissediyorum. "Yaşlı" değil ama...çok, çok uzun zamandır yaşıyor gibi. Bir tür kaplumbağa gibi.
Yine de zamanın akışına direnmiş şeyler var elbet. Değişiyoruz, dönüşüyoruz, ama bazı sabitlerimiz var demek, hamurumuzda olan şeyler (bu aralar seramik hamuruyla uğraşıyorum, hamur metaforları biraz zihnimin ön planında haliyle.) Bu bloga zamanında başlamış olmaktan çok mutluyum mesela; dönüp ilk yazılarıma bakıp gülümsüyorum, bazen "yahu ne kadar uğraşmışım" diye hayret ediyorum. Var olan tek his, "iyi ki yapmışım bunu." Nostalji veya geri dönme arzusu duymadan gülümseyerek geçmişe bakabilmek bir olgunlaşma emaresidir belki.
Her ne ise, Kağıtlık'ta hayat felsefesine çok mahal yok. "El işi" blogu burası.
Bu geçen yıllarda neler yaptı ellerim?
Kesti, biçti, dikti, söktü, boyadı, şekil verdi, kırdı, yeniden yaptı; beğenmediğini çöpe attı, çöpe attığına acımamayı öğrendi. Çaktı, yapıştırdı, yırttı, ölçtü - Allahım, ne kadar çok ölçtü!- ve o kadar ölçmeye ne kadar çok yanlış biçti!
Çok fazla şeyi ilk seferde beceremeyeceğini,
İlk defa yaptığı şeyin harika olmayacağını,
Elinden çıkan her şeyin değil ama herhangi bir şeyin (hele de bu günde ve zamanda) pekâlâ da paylaşılabileceğini,
Yarım bırakmanın, vazgeçmenin, çok fazla farklı şeyle ilgilenmenin, bize ezberletildiği gibi "başarısızlık" veya "maymun iştahlılık" falan olmadığını,
Yani aslında resim, dikiş, suluboya, akrilik, guaj, origami, quilling, minyatür maket... hakkında olduğu kadar kendim ve hayat hakkında da bir sürü şey öğretti bana - çok şükür.
Şimdi, bence asıl soru şu tabii: bu blog nedir, ne işe yarar? Bir kaplumbağa olarak şu sosyal medya çağında ne benim tutorial'lar, videolar falan çekip bu hıza ayak uyduracak enerjim, ne de bunca sesin ve kalabalığın içinde bana ihtiyaç var. Peki, bu blog niye (hâlâ) var? Vallahi iki sebepten: birisi tıpkı şimdi olduğu gibi, yıllar sonra dönüp bakınca ellerimin ne yaptığının şöyle bir dökümünü alabilmek, biraz olsun kendimi takip edebilmek, "vay be, iyi ki yapmışım" deyip güzellikleri hatırlama isteği. Diğeri ise bir o kadar basit ve bencilce - sâfi paylaşma ihtiyacı. Aksi takdirde bu dediklerimi kendi kendime özel bir blogda da yapabilirim.
Bu kadar laftan sonra -nihayet- sadede geleyim.
2022'nin sonlarında Domestika'da bir minyatür maket (ki bu terim çok da içime sinmiyor) dersi aldım. Çok ilginçti, uzun zamandır mini mini işlere bakıp hayranlık duyarım ama hiç de içimden "ben de yapmak istiyorum" diye bir şey geçmemişti. Honey.thistle'ın dersinin trailer'ını görünce ne oldu, nasıl olduysa eridim bittim, "ben de istiyorum!" yükseldi içinden, hiç durmadım. Zamanıymış demek. Velhasıl yaklaşık bu senenin başından beri ufak ufak(!), yavaş yavaş minyatür maket yapıyorum. Zor muymuş - eh, aslında ilk kez uğraşmaya başladığım herhangi bir şeyden daha zor değil. Gerekli malzemelere gidecek masrafı gözden çıkarmak, ilk minyatür mobilyamı yapmaktan daha zor oldu açıkçası. Yıllar içinde damdan düşe düşe öğrendim bunu: bir işe başlıyorsan -özellikle de yeni başlıyorsan- doğru malzemeyi alacaksın. Onun yerine bunu, şunun yerine ötekini kullanıp masraf kısarak "vicdanımı rahatlatma" çabasının uzun vadede sadece zaman kaybı, can sıkıntısı ve hayal kırıklığıyla sonuçlandığını tekrar tekrar tecrübe edince, bunun, hevesle giriştiğim yeni uğraşının bütün mânâsını yok ettiğini fark ettim.
Bu kanaate varmadan önce minyatürde de tecrübe ettim ama bunu tabii. Maket için satılan ahşap levhalar hiç de ucuz değil, ne yapsam derken YouTube'da dondurma çubuklarına denk geldim (evet, ilk defa. Etrafımda küçük çocuk yok benim, bir tek ben varım, nispeten münzevi bir kaplumbağa). Ve ilk minyatürümü çubuklarla yaptım.
Gerçekten çok zorlandım, o çubukları kesmek ne kadar zormuş! Hepi topu iki milim kalınlığında da olsa ahşabın liflerinin dikine kesmek çok zor; paraleline ise çok kolay ama bu kez de yarılıyor çubuk. Maket bıçağıyla zaten zor ama testereyle de öyle daha kolay falan olmadı yani. Epey ter döktüm kısacası.
Ne oldu peki? Hiç içime sinmedi. (Yapmaya çalıştığım kitaplık "mid-century modern" tarzdaydı, benimki düpedüz rustik hatta direk hurda oldu). Çubuklar yaklaşık 2 cm eninde, e mecburen yan yana yapıştırmak durumunda kalıyorsun, bu da ufacık şeyin görünümünü çok etkiliyor. Uzunca bir müddet hesap kitap, epey tereddütten sonra verdim balsa levha siparişini. "Balsa levha" denen şey efendim Amerika'da yetişen bir tür ağaçtan elde edilen ahşapmış, özelliği de çok yumuşak ve esnek olmasıymış. İyi de güzelim Türkiyemde ağaç mı yok ahşap mı, ıhlamur, ceviz, kavak vs. artık hangisi uygunsa niye ve nasıl bunun makul bir alternatifi yok? Her neyse, elimdekiler bittikten sonra artık bir marangoz mu bulurum, bir bilene mi sorarım, illa ki vardır şöyle incecik ahşap levhalar kesebilecek bir yer. Çünkü kesmesi kolay olsa da aynı zamanda biraz da fazla narin buldum balsayı. Sert köşeler kesemiyorsun, es kaza elin değse aşınıveriyor, köşeler zedeleniyor, en siniri de boyadığında kururken eğilmesi. Neyse, bulacağım formülünü inşallah, bu daha deneme-yanılma aşamaları...
Bu dolap ve sandalye ikilisi de balsayla yaptığım ilk minyatürlerim.
Sandaleynin sırtı ve oturma yeri eski bir kemerden.
Efendim minyatürler tabii belli bir oranda yapılıyormuş, 1:16 veya 1:12 gibi - basitçe, yapılan objenin gerçek ebatının istenen oranda küçültülmüş hali. Yukarıdaki dolap ve sandayle 1:12 oranında, ama hem yaparken epeyce zorlandım, hem de gözüme beklediğimden biraz fazla ufak göründüler. O yüzden, bir sonraki projemde 1:10 kullandım ve çok daha memnunum sonuçtan.Tarz da çok daha farklı, ama artık o da daha sonraki bir yazının konusu olsun..
Haydi bakalım, Kağıtlık, bu uzun aradan sonra ikinci siftahımız hayırlı olsun. Çalıp söyleyelim kendi kendimize!
Sunday, September 25, 2016
Thursday, July 7, 2016
Sunday, February 7, 2016
Origami Duvar Süsleri: Kağıttan Elmaslar
Her şeyin bir zamanı var.
İnternette karşıma çıkıp "aa ne tatlı, denemeliyim" diye düşünüp pinlediğim nice origami, quilling vesair el işi var, ama artık ben bile kendi panolarıma baktığımda içimde inceden, hain bir ses "bunlar pinlendiği gibi kalacak, aslında hiç el atmayacaksın" demeye başlıyor. Bunun bir sebebi bende bir çeşit kullanışlılık takıntısı olması: görüntüsü ne kadar hoşuma gitse de bir şeyi sırf yapmış olmak için, sırf hoşuma gittiği için yapamıyorum. Heveslenirsem bir tane deniyorum, kalıyor. Atsan atılmaz, satsan satılmaz!
Bu origami "elmas" da o pinlerden biriydi. Ay çok tatlıı dedim, söylemesi ayıp çok sevimli origami kağıtlarım da vardı, çocuk gibi açtım paketi ve bir kağıt elmas yaptım. Şu an nerede olduğunu bilmiyorum ama uzun süre atmaya kıyamadığımdan o çekmeceden bu rafa gidip geldi garibim.
Her şeyin bir zamanı var işte. Geçenlerde yatağımın dayandığı iki duvarı beyaz duvar kağıdıyla kapladım. Haftalar oldu, odaya her girip çıktığımda o duvarlar çiğ çiğ sırıtıyor, "bana renki bir şeyler lazım!" diye bağırıyor sanki. Jeton düşüverdi geçen gün; yaşasın origami! Gözümün önüne Japon temalı bir şeyler geldi. Çok sevdiğim (ve buralarda bulamadığım) için ufak tefek şeyler yapıp kullanmaya kıyamadığım origami kağıtlarımı çıkardım, kırmızı ve turunculara karar verdim, ve irili ufaklı elmaslar yaptım.
İki tip elmas yaptım, biri -yukarıdaki resimdeki- origami, yani kare bir kağıtla başlayıp belli şekilde katlayarak yapılıyor. İki parçadan oluşan ve gayet basit olan bu elmasın adım adım yapımını Diamond and Forms'ta bulabilirsiniz.
Yalnız, iki parçayı yapıştırmadan önce birini içeriden dikiş iğnesi yardımıyla delip asacağınız ipi çıkarırsanız düğüm kısmı içeride kalmış olur. Ben bunu her seferinde unutmayı başardım ama neyse ki iplik kullandığım için yine de çok kötü görünmüyor. :)
Diğerine gelince, bu origami değil, çünkü şablonu var, çıktı alıp çizgili yerlerden katlıyor ve yapıştırıyorsunuz. Bunları kutularımı yaptığım fon kartonuyla yaptım. Kağıt da kullanabilirsiniz ama karton hem daha sağlam hem de zaptetmesi daha kolay. Şablonu sevgili Martha Steward çıktısını alıp kesmemiz için hazır şekilde vermiş sağolsun (How To başlığı altındaki pembe link). Ben çıktı almak yerine elimdeki kartonun boyutuna göre kendim çizip kestim. Biraz dikkat gerektiriyor ama kendi istediğiniz boyutta çizmesi hiç de zor değil (tüm üçgenler eşkenar).
Ve sonra geriye yalnızca farklı yüksekliklerde asmak kaldı.
Alternatif olarak kağıt elmaslarınızı tek bir ipe sıra sıra dizip dikey veya düşey olarak da asabilirsiniz. Mesela ben duvar kağıdını kaplarken çok kötü şekilde batırdığım köşeyi kapatmak için tavandan aşağı kadar iri elmaslar sarkıtmayı planlıyorum. :)
Bu kağıt elmaslar hoşunuza gittiyse, Google'da ama tabii özellikle Pinterest'te daha kompleks şablonlar da bulabilirsiniz. Benim en sevdiklerimden biri bu sarı elmas mesela.
Bu sarı elmasın şablonuyla birlikte süper başka şablonları da Minieco'daki bu yazıda bulabilirsiniz. Minieco çok güzel bir site, bir sürü tutorial bulunuyor, üstelik Kate'in geometrik dizaynlar üzerine kitapları da var.
Image courtesy of Minieco |
İşte böyle. Bu tür kağıt işlerini seviyorsanız Kağıtlık'ı Pinterest'te de takibe almayı unutmayın. Origami ve DIY panolarımda daha farklı "elmas" şablonları da bulabilirsiniz. Kolay gelsin!